Yaz

EDİRNE GEZİ REHBERİ

calendar_today Mar 19, 2018

EDİRNE GEZİ REHBERİ

EDİRNE GEZİLECEK YERLER

Edirne denilince ilk akla gelen şey kuşkusuz Kırkpınar yağlı güreşleridir. Dünyanın en eski ve sürekli spor organizasyonu sayılan Kırkpınar’ın birde efsanesi vardır. Efsane şöyledir; Rumeli’nin fethi sırasında Orhan Gazi’nin kardeşi Süleyman Paşa 40 askeriyle Domuzhisarı Kalesi ile birlikte birkaç kaleyi de ele geçirir. Bu birlik geri dönerken, bu gün Yunanistan sınırları içerisinde kalan Samona’ daki molalarında güreş tutuşurlar. Bu askerlerden ikisi yenişemezler.  Daha sonra iki güreşçi bir Hıdırellez gününde (6 Mayıs)  yeniden güreşe tutuşurlar. Güreş sabah erkenden başlayıp gece yarısı iki güreşçinin ölümüne kadar sürer.  Arkadaşları tarafından orada bulunan bir incir ağacının altına defnedilirler. Yıllar sonra arkadaşları aynı yere tekrar geldiklerinde İki pehlivan arkadaşlarının gömülü oldukları yerde temiz ve gür pınarların şırıl şırıl aktığını görürler. Bunun üzerine o yer “Kırkpınar” olarak adlandırılır ve böylece Kırkpınar Yağlı Güreş geleneği başlar.

Edirne 2016 yılı itibariyle (158400) nüfusu ile Trakya'nın İstanbul'dan sonra ikinci büyük kentidir. İlin toplam nüfusu ise (406791)dir. Kuzeyinde Istranca Dağları, orta bölümünde Ergene Havzası, güneyinde dağ ve platolar ile Meriç Deltası bulunur. Edirne’de bulunan nehirler içinde en büyüğü Meriç nehridir. Yunanistan ile sınır oluşturan nehrin Türk toprakları ve sınır boyunca uzunluğu 187 kilometredir. Karaağaç üçgeni içinde Türk toprakları içinden geçen kısmı yaklaşık 13 kilometredir. Edirne’de Meriç nehri dışında  Tunca, Arda ve Ergene nehirleri yer almaktadır. Bunlardan toplam uzunluğu 56 kilometre olan Tunca nehrinin 12 kilometrelik bölümü Bulgaristan ile sınır oluşturmaktadır. Edirne’de koyu bir kara iklimi hüküm sürmektedir. Kış ayları çok soğuk ve uzun, yaz ayları ise sıcak geçmektedir. Yağmur en fazla ilkbaharda yağmaktadır. Sıcaklığın en yüksek olduğu aylar Temmuz ve Ağustos’tur. En soğuk aylar ise Ocak ve Şubat’tır. Edirne, ülkemizin Avrupa’ya kara ve demiryolu ile bağlantısını sağlayan 5 sınır kapısına sahiptir. Kapıkule sınır kapısı, ülkemizin en büyük kara ve demiryolu sınır kapısıdır. Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya açılan Kapıkule haricinde, Yunanistan ile Türkiye’yi birleştiren İpsala ve Pazarkule sınır kapıları mevcuttur. Ayrıca Uzunköprü’den yine Yunanistan’a giden demiryolu sınır kapısı mevcuttur. Edirne, Anadolu’yu Avrupa’ya birleştiren bir konumda olması nedeniyle zengin bir kültüre de sahiptir. İl genelinde Osmanlı Türk kültürünü yansıtan 612 tarihi eser vardır. Bu eserlerden bir bölümü (ki bunlar Selimiye Camii, Üç Şerefeli Cami, Kervansaray, Meriç Köprüsü, Eski Cami v.b.) sağlamlılığını korumakta olup halen kullanılmaktadır. Bunlara benzer bir bölüm tarihi yapı da restore edilmektedir.  Ayrıca il genelinde 29 adet SİT alanı mevcuttur.

Edirne tarihi bir kent olup tarih boyunca da önem ve değerini korumuştur. Edirne’nin ilkçağlarda Orta Asya’dan göç edip buraya yerleşen Traklar tarafından kurulduğu bilinmektedir. Sonradan Büyük İskender buraları Makedonya İmparatorluğu’nun uçsuz bucaksız sınırları içine katmıştır. Daha sonra Romalılar’ın hakim olduğu bu topraklar 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasıyla Doğu Bizans’ın payına düşmüştür. Roma İmparatorlarından II.Hadrianus tarafından yeniden kurulmuşçasına imar edilen kent, onun adına izafeten (Hadrianapolis) adıyla anılmıştır. 586 yılında Avar Türkleri burayı kuşatmışlar ancak alamadan geri dönmüşlerdir. Bulgar Türkleri ise 914 yılında kenti ele geçirmeyi başarmışlardır. Daha sonra tekrar Bizans’a geçen, 1050 ve 1078 yıllarında Peçenek Türkleri tarafından ikinci kez kuşatılan bu kent nihayet 1361 yılında I. Sultan Murat tarafından fetih edilerek, Osmanlı İmparatorluğu’nun taht (baş) şehri olmuş ve 1453 yılında İstanbul fethedilinceye kadar 92 yıl payitaht (başkent) olarak kalmıştır. Bu yıllar içinde de tarihinin en görkemli günlerini yaşamıştır.

Edirne, Osmanlı İmparatorluğu döneminde “Paşa Sancağı” adıyla Rumeli Beylerbeyine bağlı bir vilayetti. Beylerbeyliğinin merkezi ise Sofya’da bulunuyordu. Edirne, imparatorluğun üniversite şehri olarak tanınmaktaydı. XVII. Yüzyılda dünyanın en büyük birkaç şehrinden biri haline gelen kent, XVIII. Yüzyılda gerileme dönemine girdi. 1745 ve 1751 yıllarında çıkan iki büyük yangın Edirne’yi büyük oranda ortadan kaldırdı.

22 Ağustos 1829 yılında Rusların şehre girip birkaç ay kalmaları Edirne’nin uğradığı ilk işgal felaketi olmuştur. Edirne, 20 Ocak 1887’de tekrar Rusların 13 ay, 26 Mart 1913’te Bulgarların dört ay, 1920’li yıllarda Yunanlıların iki yıllık işgallerine de sahne olmuştur. Bugün yurdumuzun karayoluyla Avrupa’ya açılan sınır kapılarına sahip Edirne şehri, 25 Kasım 1922 yılında düşman işgalinden kurtarılmıştır.

Edirne’ye ulaşım henüz bir havaalanına sahip olmasa da oldukça kolay ve çeşitli yollarla yapılabilmektedir. Karayolu ile İstanbul güzergâhından TEM otobanı ve E5 (D100) uluslararası karayolu alternatifleri ile ulaşabilirsiniz. Otobüs ile Yurt genelinde Edirne'ye otobüs seferleri düzenlenmektedir. Demiryolu ile Anadolu'yu Balkanlar ve Avrupa'ya bağlayan demiryolu güzergâhı Edirne üzerinden işlemektedir. Edirne'ye demiryolu ile de ulaşım sağlayabilirsiniz. Havayolu ile  Edirne'de havaalanı yoktur. En yakın havaalanı Çorlu Havaalanıdır. Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Orta Asya’ya yönelik bavul ticareti yapanlar tarafından düşük kapasitede kullanılmaktadır. Denizyolu ile  Edirne'ye en yakın liman olarak Keşan ilçesi Mecidiye beldesindeki İbrece Limanı kullanılmaktadır. Mesafelere bir göz atacak olursak Tekirdağ Edirne arası yaklaşık 142 km mesafede ve araçla yaklaşık 1 saat 45 dakika kadar sürmektedir. İstanbul Edirne arası yaklaşık 238 km mesafede ve araçla yaklaşık 2 saat 28 dakika kadar sürmektedir. Ankara Edirne arası yaklaşık 688 km mesafede ve araçla yaklaşık 6 saat 40 dakika kadar sürmektedir.

Köklü tarihi, zengin kültürü, hem de Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir şehir olduğu için Edirne gezilecek yerleri tarihiyle de haliyle çok. Bu yüzden tam olarak tadını çıkartmak için günübirlik gelmemek gerek.

Edirne gezilecek yerler bakımından Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biri.  Gezmeye Edirne ’ nin sembolü sayılan ve Türklerin yetiştirdiği en büyük mimar Mimar Sinan’ın ustalık eseri olan Selimiye Camii’nden başlamak gerekir.

Selimiye Cami, 1569 – 1575 yılları arasında II. Selim tarafından yaptırılmıştır. Taş işçiliği, çinileri ve kalem işleri bakımından eşsiz bir eserdir. Edirne’nin ve Osmanlı İmparatorluğunun simgesi olan cami, kentin merkezinde yer almaktadır. Çok uzaklardan dört minaresi ile göze çarpan yapı, kurulduğu yerin seçimiyle, Mimar Sinan’ın aynı zamanda usta bir şehircilik uzmanı olduğunu da göstermektedir. Kesme taştan yapılan cami, 2475 m2’lik bir alanı kaplar. Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulmuş yapı olarak nitelenen Selimiye Camisi, yerden yüksekliği 43,28 m olan, 31,30 m çapındaki kubbesiyle ilgi çeker. Ayasofya’nın kubbesinden daha büyük olan kubbe 6 m genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan sekiz büyük payeye oturur. Cami, mimari özelliklerinin erişilmezliği yanında taş, mermer, çini, ahşap, sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemlidir. Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin başyapıtlarındandır. Yapının çini süslemelerinin, Osmanlı ve Dünya sanatında ayrı bir yeri vardır. XVI. yy. çiniciliğinin en güzel örnekleri olan bu çiniler, ‘sıraltı’ tekniğinde olup, İznik’te yapılmıştır. Selimiye camisinin 3,80 m çapında 70,89 m yüksekliğinde, üçer şerefeli dört zarif minaresi vardır. Cümle kapısının iki yanındakiler üçer yollu olup, her şerefeye ayrı merdivenlerden çıkılır. Diğer iki minare ise birer yolludur. Bir külliye olarak inşa edilen yapının, geniş dış avlusunda Darüssıbyan, Darülkur’a ve Darülhadis yapıları bulunmaktadır. Caminin ve Mimar Sinan’la ilgili birkaç şeyde eklemek gerekirse; Rivayete göre caminin bulunduğu arsanın sahibi aksi bir kadınmış ve Mimar Sinan bu ters lale motifi ile kadının aksiliğini sembolleştirmiş.  Mimar Sinan inşaatta kullanacağı taşları araziye yerleştirerek iki yıl boyunca taşları o zeminde bekletmiş. Böylece zeminin oturmasını sağlamış. Haliyle o kadar yağış alan ve deprem bölgesi olan Edirne’de bir yapı, senelerdir çatlağı olmadan ve kayma sorunu yaşamadan günümüze kadar gelmiş. Mimar Sinan’ın kubbeyi o genişlikte yapabilmek için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin 4 ana işleminden farklı beşinci bir işlem oluşturarak çözdüğü söylenir.

Üç Şerefeli Cami (Merkez): 1443-1447 yılları arasında, II. Murat tarafından yaptırılmıştır. Cami Osmanlı sanatında, erken ve klasik dönemler üslubu arasında yer alır. Burada ilk kez uygulanan bir planla karşılaşılmaktadır. 24 m çapındaki büyük merkezi kubbe, ikisi paye, dördü duvar payesi olmak üzere altı dayanağa oturur. Yanlarda daha küçük ikişer kubbe ile örtülü kare bölümler vardır. Yapı, bir yenilik olarak enine dikdörtgen planlıdır. Bu planı Mimar Sinan, İstanbul camilerinde daha gelişmiş biçimi ile uygulamıştır. Ayrıca Osmanlı mimarisinde revaklı avlu ilk kez bu camide kullanılmıştır. Avlunun dört köşesine minareler yerleştirilmiştir. Üç şerefeli cami, bu özellikleriyle sonraki camilere öncü olan anıtsal bir yapıdır. Camiye adını veren üç şerefeli abidevi minare, 67,62 m yüksekliğindedir. Her şerefeye ayrı yollardan çıkılmaktadır. Caminin süslemeleri de ilginçtir. Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri, Osmanlı camilerindeki en eski örneklerdendir.

Muradiye Cami (Merkez): Muradiye mahallesinde, Sarayiçi’ne egemen bir tepeye II. Murat tarafından yaptırılmıştır. Yazıtında tarih yoktur. Yan mekanlı (zaviyeli) camilerin en güzel örneğidir. II. Bayezit Cami ve Külliyesi (Merkez): Tunca Nehri kıyısında, şehir merkezine 2 km uzaklıkta bulunan külliye, Edirne’nin en önemli yapıtlarındandır.  Eski Cami (Merkez): Edirne’de Osmanlılardan günümüze ulaşmış en eski anıtsal yapıdır. 1403’de Emir Süleyman tarafından yapımına başlanmış, Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414’te bitirilmiştir. Yıldırım Camii (Merkez): Edirne’nin XIV. yüzyıldan kalma en eski camisi olup, şehir merkezine 3 km uzaklıktadır. Gerek planı, gerekse sütun başlıkları, yapının haç planlı bir Bizans kilisesi olduğunu göstermektedir. Fatih Cami (Enez Ayasofyası-Enez): Bizans döneminden kalan yapı, oldukça büyüktür. Köşe duvarlı, haç planlı kiliseler grubundandır. Sokullu Külliyesi (Kasım Paşa Külliyesi-Havsa): Havsa ilçesinde, Edirne yolundadır. 1576-1577’de Sokullu Mehmet Paşanın oğlu Kasım Paşa adına Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. 

Sweti George Kilisesi (Merkez): Edirne’nin Kıyık semtinde 1880 yılında inşa edilmiştir. 1889’da dekore edilen kilisedeki yazılar Slav Bulgarcası ile yazılmıştır. Daha önce aynı yerde bulunan kiliseden kalma bazı tablolar vardır. Yapı bakımlı durumdadır. Yahudi Havrası (Merkez): Edirne’nin Kaleiçi mevkiinde olup, 1902-1903 yıllarında inşa edilmiştir. Bugün yıkık durumdadır.

Sokak üzerinde bir sıra dükkânı bulunan ve klasik Osmanlı mimarlığının ilginç örneklerinden olan Rüstem Paşa Kervansarayı, Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü sadrazamı Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırıldı. Ekmekçioğlu Ahmed Paşa Kervansarayı, I. Sultan Ahmed’in emri ile Defterdar Ekmekçioğlu Ahmet Paşa tarafından 1609 senesinde yaptırıldı.

Edirne’deki önemli yapı türlerinden biri de köprülerdir. Edirne’nin içinde bulunan ve Sinan devrinin Edirne dışında inşa ettiği köprülerin güzelliğine başka kentlerde erişilememiştir. Bu kentteki köprülerin en eskisi Bizans İmparatoru Michael Palaiologos (1261-1282) dönemindendir. Köprü sonradan Gazi Mihal Bey tarafından yeniletildiğinden onun adı ile anılır (1420). 1640’da Kemankeş Kara Mustafa Paşa bu yirmi yedi gözlü köprüye sivri kemerli Tarih Köşkü’nü ekletmiştir. 1451’de yapılan Şahabettin Paşa (Saraçhane) Köprüsü on iki ke merli ve on bir ayaklıdır. 1452’de Fatih döneminde yaptırılan Fatih Köprüsü, 1488’de Mimar Hayrettin’in yapıtı olan Bayezid Köprüsü, 1560’da Mimar Sinan’ın eserleri arasında yer alan Saray (Kanuni) Köprüsü, 1608-1615 yılları arasında Sedefkar Mehmed Ağa’nın yaptığı Ekmekçizade Ahmed Paşa Köprüsü, 1842-1847 yılları arasında Meriç’le Arda’nın birleştiği yerde tamamlanan Meriç Köprüsü (Yeni Köpıü) Edirne’nin en önemli köprüleridir.

Geçiş yolları üzerinde bulunan kentin gelişme döneminde hem artan ekonomi ve ticaret yoğunluğunu karşılamak hem de cami ve imaretlere gelir sağlamak amacıyla birçok han, bedesten ve çarşı inşa edildi. 1417-1418 yılları arasında Çelebi Sultan I. Mehmed tarafından Mimar Alaeddin’e Eski Cami’ye vakıf olarak bir bedesten yaptırıldı. 1569’da Hersekli Semiz Ali Paşa’nın Mimar Sinan’a yaptırdığı Ali Paşa Çarşısı yüz otuz dükkândan oluşmaktadır.. Çarşısı üç yüz metre uzunluğunda olup, altı kapılıdır. 73 kemerli, 255 metre uzunluğunda, 124 dükkândan oluşan arasta, III. Murad (1574-1595) tarafından Selimiye Camisi’ne vakıf olmak üzere Davut Ağa’ya yaptırıldı. Saraçlar Caddesi, Caddenin eski halinde saraçlar olduğundan bu ismi almış. Tabii zamanla saraçlar kalmamış. İstanbul’un İstiklal Caddesi konumunda bir cadde burası. Dükkânlar, restoranlar, kafeler burada bulunuyor.

Osmanlı Dönemi’nde Edirne Sarayı’nın bulunduğu Sarayiçi Bölgesi, Edirne’nin başkentliğine tanıklık eden tarihi bir yerSaraydan geriye mutfak, hamam, Adalet Kasrı gibi çok az kısımlar kalmışsa da, Topkapı Sarayı’ndan sonra Osmanlı’nın en büyük sarayı olan Edirne Sarayı’nın bulunduğu bu bölge görülmeye değer.  93 Harbi’nde Rusların Edirne’yi işgal edeceği haberi üzerine sarayın yakınında bulunan cephaneliğin patlatılması sonucu yıkılan saray, Tunca’nın batısında yaklaşık 3 milyon metrekarelik bir arazi üzerinde kuruluydu ve 5 ana meydan ile bu meydan içinde bulunan yapılardan oluşmaktaydı. Bu ana meydanın içerisinde yer alan sarayın karşısında ise günümüzde Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı alan bulunmakta.

Sarayiçi’nden devam edilince, birkaç dakika sonra ulaşılan II.Beyazid Külliyesi – Sağlık Müzesi, Osmanlı Dönemi Edirne’sinin hastanesi. Tepesinde irili ufaklı kubbeleri ve oldukça geniş bir alana kurulu olan külliye bir film platosu gibi… Aynı zamanda sağlık müzesi olarak ziyarete açık külliyede vakti zamanında hastaların müzikle tedavi edildiğini görüyoruz. Diş için, göz için, kalp için ayrı müzik tedavileri yapılıyor. Bu yüzden müze içerisinde her odadan ayrı bir müzik sesi geliyor. Edirne’nin tarihi lokasyonu Karaağaç’ta Lozan Anıtı ve Müzesi, Trakya Üniversitesi Rektörlük Binası ve Kara Tren bulunuyor. Lozan Anıtı, Karaağaç’ın tekrar Türk topraklarına kazandırılmasını temsil ediyor. Türk siyasi tarihi için önemli bir anlamı bulunan anıtın hemen bitiminde Lozan Müzesi bulunuyor. Şark Ekspresi olarak da bilinen tren, Rumeli Demiryolu hattının en güzel istasyonlarından birinde bulunuyor. Türkiye ile Yunanistan sınırında bulunan tren 1950’lere kadar kullanılmış. Sonraki yıllarda yolun yarısı Yunanistan topraklarında kalınca, tren Uzunköprü’yü geçerek Karaağaç İstasyonu’nda bekletilir, sonra Yunan tarafına geçermiş. Bu durumun yarattığı sıkıntı sebebiyle kente yeni bir tren istasyonu yapıldı. İstasyon binası ise üniversite tarafından kullanılmaya başlandı. Trenin tarihte olduğu kadar edebiyatta da önemli bir yeri var. Bunlardan biri Ernest Hemingway’in 1. Dünya Savaşı’nda gazeteciyken Karaağaç İstasyonu’na gelip, burada kalması. İkinci önemli nokta ise, cinayet romanlarıyla ünlü Agatha Christie’nin Pera Palas’ta kaleme aldığı ünlü ‘Şark Ekspresi’nde Cinayet’ adlı kitabını, Karaağaç sınırlarında bulunan bu trende yaptığı bir yolculuk sonrası hayata geçirmiş olması.

Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarına yakın ve Türkiye Trakyası’nın 4. büyük kenti olan Edirne Tunca, Meriç, Arda ırmaklarının kesiştiği düzlükte kurulu. Bu yüzden kentin en önemli yeri nehir ve köprüleri… Edirne merkezden Emirgan-Karaağaç istikametinde gidildiğinde ilk önce Tunca, ardından Meriç nehirleri üzerinden geçiliyor. Tunca Nehri’nin başlangıcı Bulgaristan ve aynı zamanda Meriç’in kollarından birini oluşturuyor. Tunca Köprüsü, Sultanahmet Camii’yi de inşaa eden Mehmet Ağa tarafından yapılmış ve üzerinde kitabe köşkü bulunur. Meriç Nehri ise Tunca Nehri gibi Bulgaristan’dan doğar, Yunanistan ile sınırlarını belirler ve Ege Denizi’ne dökülür. Çirmen Savaşı’nın burada yapılması da tarihteki önemini göstermekte. Meriç, fotoğraf çekme davasına hep kalabalık. Üzerinde hem kitabe köşkü hem de köşk balkonu bulunuyor.

Edirne çevresinde ilçelerinde pek çok gezilecek yer vardır. Keşan ilçesi, Edirne’nin güney yarısındadır. Tarihsel değer taşıyan yapıları, Hersekzade Ahmet Paşa Cami ile İbrice-Keşan kervan yolu üstündeki üçtaş köprüdür. Uzunkum adlı alçak kıyı, deniz turizmi bakımından elverişlidir. Düzgün yolları ve turistik işletme belgeli konaklama yerleri bulunan ilçe, Edirne’nin gezilecek yerlerindendir. İlçenin iç turizm bakımından önemli olayı, panayırı ile Hıdırellez’de yapılan dallık adlı bahar şenliğidir. Lalapaşa İlçesi Edirne’nin kuzey yarısındadır. İlçedeki en önemli tarihsel eserler, taş devrinden kalma türbe ve tapınaklardır. Bu türbelere, Tablataş, Kapaklıkaya, Perikızı Evi (dolmen) denir. Tapınma yerleri ise Ulutaş (menhir) adını taşır. Bunlar, dünyada benzeri az bulunan eserlerdir. Sinanköy’deki kale ören durumundadır. Uzunköprü İlçesi Edirne’ nin orta kısmında ve Trakya Yontukdüzü üstündedir. En ünlü tarihi yapısı, Mimar Muslihiddin’in eseri olan Ergene Köprüsüdür. Uzunluğu 1200 metreyi, kemer sayısı 170’i geçer. Diğer önemli yapılar, II. Murat Külliyesi’nin tek minareli ve çatılı Muradiye Camii, II. Bayezit zamanında Mimar Hayreddin’in yaptığı Halise Hatun Camii, külliyenin bir vakfı olan Çifte Hamam, köprüye eklenmiş çeşmelerdir. Köprünün kentten yana ucuna, İkinci Meşrutiyet döneminde eklenen, Hürriyet Çeşmesi adıyla anılır. Daha eski öteki tarihi çeşmeler Gazi Mahmut (Belediye parkı), Halise Hatun (Hacı İbrahim Ağa ya da Tosbağacı) çeşmeleriyle Telli Çeşme’dir. Önemli iç turizm olayları, Bülbül Deresi’nde yapılan Dallık adlı bahar şenliği, av partileri ve panayırdır.

Enez Antik Kenti ( Ainos ) tarihi dönemlerde çok önemli bir liman iken bugün kıyıdan 3.5 km içeridedir. Tarih boyunca birçok kereler restore edilmiş olan Enez Kalesi görülmeye değer. Aynı zamanda M.Ö. 6. yüzyıla dayanan bir kilise, bazı oyma mezarlar ve suları berrak bir de plajı bulunmaktadır. Lalapaşa ilçesinde İ.Ö.2000 sonları ile İ.Ö. 1000 başlarından kalma ‘Dolmenler’ (menhir, taş mezarlar) bulunmaktadır. Yapılan kazılarda mezar içlerinde bazı araçlar (Gözyaşı şişesi, madeni takılar) bulunmuş ve bunlar Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde sergilenmektedir. Edirne, Ege Denizi sahilinde Saros körfezinde kumsallarla kaplı, nitelikli bir kıyı şeridine sahiptir. Bu kıyılar Keşan ve Enez ilçelerinin mülki hudutları içinde yer alır. Kıyı kullanımına elverişli plajlar; Keşan’da Sazlıdere, Gökçetepe, Mecidiye, Erikli, Danişment ve Yayla ile Enez’de Karaincirli, Vakıf, Gülçavuş, Sultaniçe ve Enez plajlarıdır. Vaktim çok vizem var, farklı yerlere de gideyim diyenler Yunanistan ya da Bulgaristan’a gidebilir. 

Edirne sınır kapılarımızın bulunduğu bir şehir olduğu için uluslar arası nitelik taşıyan her milletten insanlara ev sahipliği yapan bir şehir olduğu için pek çok para birimi Edirne’de dolaşım halindedir. Transit bir şehir olma özelliği olsa da Edirne’yi gezmek-görmek isteyenlerin çok karasal bir iklime sahip olan Edirne’de ziyaret mevsimine dikkat etmeleri gerekiyor. Edirne’nin yaz ayları çöl sıcağıyla yarışır bundan emin olabilirsiniz ama temmuz ayında yapılana tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri için buna değebilir. Kış ayları ise kutuplarla yarışır ve soğuktan gözleriniz yaşarır ve burun deliklerinin ve göz kapaklarınız birbirine yapışır. Geldik en güzel vakitler olan ilkbahar ve sonbahara. Özellikle ilkbaharda, nisan ve mayıs aylarında Kakava Şenlikleri, Bando ve Ciğer Festivali gibi yöresel etkinliklere denk gelmek mümkün. Bando ve Ciğer Festivali’ne Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya’dan bando takımları gelir ve festivalin son günü meydanda ciğer pişirilir. Bahar aylarının tek sıkıntısı, şiddetli yağmur sebebiyle Meriç Nehri’nin taşması…

İçerisinde birçok eser barındıran Edirne’yi gezebilmek için birkaç gün yeterli olurken pek çok kişi derinlemesine gezmek ve tarihin arasında kaybolmak için en az bir hafta geçirmeyi tercih ediyor. Orduevi ya da Öğretmenevi olsa da gayet makul fiyatlara merkezde konaklama imkanı bulmak mümkün. Trakya City Hotelbiraz gürültülü olsa da merkezi konumda. Hemen yakınındaki bir Mimar Sinan eseri olan Kervansaray Otel, tarihi Osmanlı evi özelliği taşıyan Hotel Edirne Osmanlı Evi,  Geniş, ferah odaları ve sade tasarımı ile dikkati çeken Kalevera Otel, Muhteşem Edirne manzarasıyla misafirlerine görsel bir şölen sunan RYS Otel bazı konaklama tesislerinden bazılarıdır. Tabi ki Kırkpınar zamanında erken rezervasyon mutlaka yaptırmak gerekiyor.

Edirne’nin oldukça zengin ve saraylı bir yemek kültürü vardır. Edirne’ye özgü yiyeceklerin başında Edirne’nin meşhur tava ciğeri gelmektedir. Edirne’yi ziyaret edenler Edirne’nin tava ciğerini yemeden kentten ayrılmazlar. Geçmişte geyik etiyle de sık sık yapılan ama günümüzde yapımında daha çok kuzu eti kullanılan mutancana, Osmanlı saray mutfağının özel yemeklerindendir. İçinde patlıcan, domates, sivri biber, maydanoz, sarımsak ve limon suyu bulunan nefis bir salatayı andıran Mamzana, Pirinç ve kıymanın aralarındaki o muhteşem uyumun bir tarifte vücut bulmuş hali kadınbudu köfte. Edirne'nin en bilinen, en sevilen yemeklerinden... Kuzu etiyle yapılan Elbasan Tava, Osmanlı zamanında cuma akşamları, tüm ramazan akşamları ve iki bayramın sürdüğü günlerde halka dağıtılan bir yemek olan Zirva, kabak hem de bolca kuzu eti barındıran Kabak Bastı menüleri Edirne yöresinin yemekleridir.

 Önceleri daha çok kaz ya da ördek etiyle yapılsa da günümüzde yapımında tavuk eti daha bir tercih edilir hale gelen kandilli mantı,   tam bir saraylı tatlı olan Zerde ve bir yiyen bir daha unutamadığı Cevizli oturtma mutlaka tadılması gereken Edirne yöresel lezzetleridir.

Edirne’de turistik alışveriş gerek merkez, gerekse tarihi Alipaşa Çarşısı, Selimiye Arastası ve  Bedesten‘de yapılıyor. Edirne’ye özgü yiyecek içecek ya da giyim-hediyelik eşya gibi olayların adresleri burası. Yöresel gurmelikte zirve için badem ezmesi, kavala kurabiyesi, hardaliye almamız şart. Bunlar için Edirne’de Keçecizade ve Arslanzade en meşhurları.  Yemek dışında hediyelik eşya almak isteyenler için de tarihi aynalı süpürge ve kokulu meyve sabunları iyi alternatif.

Edirne Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi, Sağlık Müzesi, Balkan Savaşı Müzesi ve Karaağaç’ı görmeden, Selimiye Camii, Eski Camii, Üç Şerefeli Camii, Ali Paşa Kapalı Çarşısı ve II.Bayezit Külliyesini gezmeden Edirne’den dönülmemeli… Edirne’nin meşhur ciğer tavasını tatmadan, badem ezmesi, deva-i misk şekeri, mis sabunu ve beyaz peynir almadan, Her yıl Haziran ayı son haftasında düzenlenen Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve Kültür Etkinliklerinde Edirne’de bulunmadan Edirne’den dönülmemeli…

photo_library

"EDİRNE GEZİ REHBERİ" Hakkındaki Genel Yorumlar (0)

A
B
F
G
H
İ
K
M
R
S
T
U
A
B
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
P
R
S
Ş
T
Ü
V
Z